kaçak, kaçkın, kaçmış, firari.
a runaway child.
başıboş, boşalmış/gemi azıya almış (at), zaptedilemez, azgın.
a runaway horse.
kaçma, kaçış, tüyme, firar.
kaçarak/firar suretiyle yapılan.
a runaway marriage.
kolayca kazanılmış.
a runaway victory.
(fiyat vb.) hızla artan/yükselen/artış/yükseliş.
a runaway increase in prices: hızlı fiyat artışı.

runaway inflation: hızla yükselen enflasyon.
kırmak (argo) Fiil
kaçmak Fiil
bir konunun dışına çıkmak Fiil
evden kaçmak Fiil
birinden kaçmak Fiil
(a) alıp kaçmak, kaçırmak.
He ran away with his neighbor's daughter: Komşusunun kızını kaçırdı.
(b) aşırmak, çalmak.
He's run away with all my jewels: Bütün mücevherlerimi çalıp kaçtı. (c) kapılmak, aldanmak, inanmak.
Don't let your temper run away with you: Öfkeye kapılma.
Don't run away with the idea that you needn't work: Çalışmaya ihtiyacın olmadığı fikrine kapılma/ inanma.
He lets his feelings run away with his judgment: Hislerine kapılarak karar verir. (d) (yarış vb.) kolay kazanmak.
işin içinden çabucak /kolayca sıyrılıvermek.